![]() |
||||
SAMSARAEvrensel Karma yasasıyla bağlantılı olan bir olgu da Samsara gerçeğidir. Samsara kelimesi evrende devamlı olarak gerçekleşen yeniden 'doğum, yaşam ve ölüm döngüsü' anlamına gelmektedir. Samsara döngüsü Karma sayesinde gerçekleşmektedir. Karma yasası Samsara döngüsünü düzenlemektedir. Samsara olarak adlandırılan 'ölümden sonra yeniden doğum döngüsü' doğum, yaşam ve ölümden oluşan sonsuz bir kısırdöngüdür. Bu döngüyü günlük hayatımızda da yaşarız. Her gün uyanırız ("doğum"), gün boyunca bilinçlilik halinde yaşarız ve gece uyuruz ("ölüm"). Her yedi senede bir beden hücreleri yenilenir ve yeni bir bedene sahibiz. Bu bakış açısından, her yedi senede bir yeniden doğuruz ve yedi yıl önceki insan değilizdir. Geçen her gün, her yedi yılla bireyin deneyimleri farklılaşır ve farklı bir insana dönüşür. Birey deneyimlerini hazmedip içselleştirerek değişmektedir. Bedende tek değişmeyen şey ruh'tur. Her yedi sene bir yeni bir bedene sahibiz ama ruh değişmezdir. Ruh ve ruh'tan gelen bilinç bizde aynı insan olduğumuza ilişkin hisse yol açar. Bilinç ve hafıza yaşamlarımıza süreklilik kazandırır, ama her yedi sene geçince önceki insanın aynısı değiliz. İnsan farkına varmadan değişmektedir, bireyde aynı insan olduğu izlenimini uyandıran bilincin sürekliliğidir. Böylece her yedi yıldan bir yeni bir bedene sahibiz. Tıpkı bunun gibi, fiziksel bedenin ölümünden sonra yeni bir beden almaktayız. Ölüm ve yeniden doğum yaptığımız eylemlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Rasyonel evrende rastlantıya yer yoktur. Bu yüzden doğal felaketlerin de karmik nedenleri vardır. Doğal felaketler toplumların yaptığı olumsuz eylemlerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bir çiftçi tarlasını sürerek karıncaların yuvalarını dağıtmakta ve külle kaplı zengin bir toprak elde etmek için tarlasını yakarak küçük hayvanları da ateşe vermektedir. Bu eylemlerin sonucu olarak çiftçinin evi yanıp kül olursa, buna şaşırmamalıdır. Karma yasası edimlerin ürettiği tepkilerin biriktirilmesine, insanın eylemlerden sorumlu tutulmasına ve telafi edilmesine olanak sağlamaktadır. Peki, bu yaşamda telafi edilmemiş eylemlere ne olacaktır? Bunun için de yeniden bedenlenme vardır. Ruhi varlık yaptıklarının karşılığını almak için yeniden maddi beden almaktadır. Bu da tekrardoğuş yasasıdır. Karma ve Tekrardoğuş yasaları birlikte işlemekte ve insanı geçmişe, şimdiye ve geleceğe bağlamaktadır. Ruhi varlık dünyaya birçok defa gelmektedir. Doğum, yaşam, ölüm ve tekrardoğuşun sürekliliği evrensel Karma yasası ile yönetilmektedir. Birey önceki hayatında yaptıklarının sonucunu bu yaşamda almaktadır ve bu yaşamda yaptıklarının sonuclarıyla sonraki hayatında yüzleşecektir. Böylece Karma sebep-sonuç ilişkisinin ahlaki yasasıdır. Tekrardoğuş yasası gezegenimizde bulunan dini kitaplarda da verilmiştir. Fakat çeşitli dini tarikatlar bu yasanın mevcut olmadığına karar vermiştir. Örneğin, birçok Hristiyan tarikatı M.S. 553 yılında tekrardoğuş kavramını yasakşamıştır. Bu, tarikat uyelerini kontrol etmek için yapılmıştır. Eğer tarikat üyesi tarikat liderinin dediklerini yapmazsa, ebediyen cehennemde yanacaktır. Böylece insanları korku içinde tutarak kontrol etmek için birçok Hristiyan tarikatı evrensel tekrardoğuş yasasını inkar ederek uydurma kavramlar ortaya sürmüştür. Gerçi tekrardoğuş yasasını kabul eden Hristiyanlar da vardır, çünkü İsa tekrardoğuş yasasını çok net bir şekilde açıklamıştır. Bazı "tantra" tarikatları dünyanın bir okul olduğuna ve ruhun bu dünyaya gelmesinin nedeni de öğrenmek ve gelişmek olduğuna inanmaktadır. Bu tarikatlara göre, ruhun tam gelişmesi için ruh bu evrende yedi veya ondört kere tekrar doğmalıdır. Bu mantıksız inançlar gerçeklere dayanmayan spekülasyonlardan kaynaklanmaktadır. Birincil olarak Evrensel Ruhtan tezahür eden bireysel ruhlar mükemmeldir ve tam bilgiye sahiptir. Mükemmel bilgiye sahip olan bireysel ruhların bu cahaletle dolu maddi evrende öğreneceği hiçbir şey yoktur. Tam tersi, maddi evrene inen bireysel ruhlar illüzyon enerjisiyle örtülmekte ve sahip oldukları bilgileri unutmaktadır. Tabi ki, cehalet içinde olan bireysel ruhlar bir şeyler öğrenmek zorundadır ama onların maddi evrene gelme nedeni eğitim değildir. Bireysel ruhlar Tanrıdan özgür olma isteğiyle buraya gelmekte ve bu isteği gerçekleştirmek için Tanrıyı unutmak zorunda kalmaktadırlar. İllüzyon enerjisi bireysel ruhu örtmekte, Tanrıyı unutturmakta ve ona özgür olduğu hissini vermektedir. İkincil olarak bireysel ruh ebedidir ve istediği kadar maddi evrende kalabilir. Maddi evrende kalmak için de bireysel ruh tekrar tekrar bedenlenmelidir. Böylece bireysel ruhlar bu evrende yüzlerce, binlerce, milyonlarca bazen ise sonsuza kadar tekrar doğmaktadır. Bu, ruhun isteğine bağlıdır. Son zamanlar, varoluşun amacının bireyin ruhsal tekamülü olduğuna dair yaygın bir yanlış anlama ortaya çıkmiştir. Bu, bilgi yetersizliğinden kaynaklanan bir spekülasyondur. Her şeyden önce, eğer varoluşun amacı ruhsal tekamül olsaydı, o zaman etrafımızda sayısız çökmüş ruhlar olmazdı. İkincisi, eğer maddi evren tekamül etme yeriyse, o zaman ruhi düzeyden gelen ruhlar mükemmel değil ve gelişmeye ihtiyaçları var. Bu pürüzlü sonuç iddianın ne kadar mantıksız olduğunu göstermektedir. Gerçek şudur ki, ruhi varlıklar maddi evrene Tanrı'dan bağımsız olarak yaşamak ve Tanrı gibi olmak için gelmektedir. Bu sonuç, "Acaba Tanrı olabilirmiyim?" merakından kaynaklanmaktadır. Maddi evrene gelen ruhlar bu merakı gidermek için eylemlerde bulunmakta ve Karma ağına yakalanarak Samsara döngüsünde dolaşmaktadır. Bu döngüden kurtulmak isteyen ruhlar ruhsal tekamül araçlarına baş vurmakta ve ruhsal tekamül o zaman başlamaktadır. Böylece maddi evren ruhsal tekamül için değil, meraklı ruhların isteklerini karşılamak için tezahür etmiştir. Geçmiş hayatlardaki eylemler bireyin şimdiki kişiliğini oluşturmaktadır. Sebep-sonuç yasası olan Karma sürekli bir fenomen olan benliği yönetmektedir. Karma, hem kişiliğin genel özelliklerine, hem de pozitif veya negatif şartlara neden olmaktadır. Karma yasası anlaşıldığında, "masum" bir çocuğun neden feci bir kazada öldüğü ya da büyüyünce nasıl bir canavara dönüştüğü açıklanabilir. Bu yasa, iyi bir insanın niçin hep acı çektiğini ya da kötü bir kişinin neden başarılı olduğunu açıklamaktadır. Karma hayatın her yönünü kontrol etse de, insan Yoga sayesinde kendi Karma'sını değiştirebilir, Karma'nın gidişatına müdahile edebilir, karmik tepkilerin tezahür etme şeklini etkileyebilir ve onlardan kurtulabilir. Piyasada bulunan bir "karma" kitabında, "dünyada doğmamızın sebebinin çeşitli karmaların çözülmesi üzerine çalışmak olduğu" yazılmaktadır. Bu tür mantıksız iddia bilgi yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Aslında, bu dünyada doğmamızın nedeni önceki hayatlarda yaptıklarımızdır. Önceki hayatlarda ektiklerimizi biçmek için bu dünyada doğuyoruz. İnsan karmik etkilerden örülmüş bir ağ içinde doğmaktadır. Ruhi varlığın Karma'sı ve tekrardoğuşu çok boyutlu bir gerçeklik yapısı içinde işler. İnsan aynı anda varoluşun üç boyutunda hareket etmektedir: Bir insan olarak içinde var olduğumuz üç boyut, çok daha büyük bir gerçeğin parçasıdır. Zamanın akışıyla ruhi varlık "doğum" ve "ölüm" denilen bir süreç aracılığıyla bu üç boyutta bedenlenmektedir. Bu dünyada bir insan olarak hareket eden ruh üç boyuta denk gelen üç bedene sahiptir: Astral boyut sıradan bir insanın algılamadığı bir düzeydir. Fiziksel beden öldükten sonra astral bedende bulunan ruh astral düzeye geçmektedir. Bu bakış açısından astral boyuta hayatın "öte tarafı" deyebiliriz. Astral boyut üç düzeye ayrılmaktadır: Bazı kitaplarda üst astral düzeyin cennete, alt astral düzeyin ise cehenneme karşılık geldiği söylenmektedir. Bu yanlış bir yorumdur. Dini öğretilerde söz edilen cennet ve cehennem üst ve alt gezegen sistemleridir. Oysa astral düzeyler dünya gezegenine ait olan boyuttur. Dünyanın fiziksel boyutuna hakim olan prensip maddedir, astral boyuta hakim olan prensip ise zihindir. Astral varlıkların ince enerjetik bedeni vardır. Ölüm zamanı fiziksel bedeni terk eden astral beden, fiziksel bedenin tam bir kopyasıdır. Yoga teknikleri sayesinde insan potansiyel teteneklerini geliştirince, astral boyutu görebilir ve astral varlıklarla doğrudan iletişim kurabilir. Üst astral düzeyde pozitif enerjiyle yüklü varlıklar bulunmaktadır. Orta astral düzeyde pozitif ve negatif enerji arasında bir denge tutturmuş varlıklar bulunmaktadır. Alt astral düzeyde negatif enerjiyle yüklü varlıklar bulunmaktadır. Mutluluk ve memnuniyyet içinde bedenini terk eden ruh üst astral düzeye yerleşir ve orada o mutluluğu yaşayarak uzun süre kalabilir. Dengeli bir insan olarak yaşayan, işine ve ailesine büyük bir bağlılık içinde bedenini terk eden ruh orta astral düzeye geçmekte ve kısa bir süre içinde yeniden doğmaktadır. Büyük acı, nefret ve öfke içinde bedeni terk eden ruh alt astral düzeye yerleşmekte ve orada kapana sıkışarak uzun süre kalmaktadır. Ruhun yaşadığı duyguya olan bağlılık derecesi onu tutsak eder. Bu bağın ortadan kalkması uzun yıllar almakta ve bu süre boyunca ruhi varlığın olumsuz duygu ve düşünceleri çevresini olumsuz bir şekilde etkilemeye devam etmektedir. Astral varlıklar duygu ve zihinlerinin yarattığı bir dünyada yaşamakta ve çoğunlukla fiziksel bedenlerinin öldüğünün farkında bile olmamaktadırlar. Yeniden bedenlenme süreci birçok kuralla idare edilir. Alt astral düzeyde bulunan varlıklar bedenlenmek için orta astral düzeye geçmelidirler. Astral varlıkların yeniden bedenlenmesi Karma tarafından yürütülmekte ve idare edilmektedir. Fiziksel dünyada yeniden doğmak için ruhi varlık belli bir ayıklama sürecinden geçmeli ve bir dizi şarta uymalıdır. Yeniden bedenlenmek kolay bir şey değildir. Alt astral düzeyindeki varlıklar oradaki negatif koşullardan kurtulmak için bu dünyada doğmak ister. Güçlü istek sayesinde bu negatif varlıklar, bazen karmik güvenlik ağının arasından zorla bir yol açıp bir kadının rahmine girebilirler. Ancak böyle bir gebelik doğumla değil düşük ile sonuçlanmaktadır. Genellikle bu tür varlıklar düşürülür ve alt astral düzeye geri gönderilir. Bazen doğmak isteği o kadar şiddetli olur ki, varlık doğum aşamasına erişir. Fakat giriş yönteminin anormal olması sonuçu bu varlık deforme olarak doğmaktadır. Deforme beden varlığın eylemlerini engellemekte ve böylece negatif eğilimlerinin ortaya çıkmasını sınırlamaktadır. Birey ne kadar olumsuz eylemlerde bulunursa, o kadar sınırlı beden almaktadır. Böylelikle Karma bireyin negatif edimlerinin tezahür etmesini engellemektedir. Birey özgür iradesini ne kadar suistimal ederse, o kadar sınırlanır. Çocukların ebeveynlerine fiziksel olarak benzemelerine rağmen karakterlerinin şaşırtıcı derecede farklı olmasının sebebi tabii ki Karma'dır. Çocuklar ebeveynlerin genetik havuzlarından yararlansalar bile, Karma gen zincirinde değişikliklere neden olmaktadır. Bu nedenle aynı ebeveynlerin çocukları farklı karakterlere sahipler. Bir çocuk, dünya hakkında fazla bilgi ve deneyim edinmemiş ve sahip olduğu birçok özellik önceki hayatından gelen huyunun devamıdır. Çocuklar kısa süre önce ayrıldıkları astral boyutun anılarını doğumdan sonraki birkaç yıl boyunca taşır. Bu yüzden, bazen çocuklar önceki hayatlarını tüm detaylarıyla anlatır. Orta astral düzeyden gelenlerin önceki hayatındaki aileleri bulunabilir. Ölüm anındaki hisler, duygular, düşünceler ve istekler astral boyuta götürülmekte ve öteki dünyada sürecek olan varoluş şartlarını belirlemektedir. Büyük bir bağlılık, korku ve acı içinde ölen kişi alt astral düzeye gitmektedir. Yogi ölüm anını bilinçli olarak seçmekte ve fiziksel bedenini terk ederek ruhi aleme yükselmektedir. Sıradan insan karmik olarak belirlenmiş hayat sürecinin sonuna geldiğinde ölür. İnsan ömrünün sonuna gelmemişse, ağır hastalığa yakalansa bile, kesinlikle iyileşecek ve Karma izin verdiği güne kadar yaşayacaktır. Yogi Karma'nın etkisinden özgür olduğu için istediği kadar yaşayabilir. Ruhi konularda farkındalığını geliştirmemiş sıradan bir insan ölüm esnasında da olup bitenlerin farkında değil. Fiziksel bedeni terk etmiş olmasına rağmen ölümün gerçekleştiğinin hemen farkına varamaz. Ruh fiziksel boyutta sahip olduğu enerjiyi tutmağa çalışır, bundan beslenir ve fiziksel boyutta faaliyet göstermeye çalışır. Bu enerji bir iki hafta içinde tükenir ve ruhi varlık fiziksel boyutta yaşayan insanlarla irtibat kurmak ve onların enerjisinden yararlanmak için çabalar. Hala hayatta olduğunu düşünen ruhi varlık dayanılmaz bir açlık ve susuzluk hisseder ama bu hissi gideremez. Acı veren bu durum ruhi varlığın olup bitenleri anlayana kadar devam eder. Ruh fiziksel ölümü kabullendikten sonra Karma ile belirlenmiş yeni yaşamına doğru hareket etmeye başlar. Yas törenleri ölen kişinin yeni durumunun farkına varmasına yardım etmektedir. Bir kazada veya bir savaşta ölen kişiler ölüm anında gelen korkuya kapılmakta ve alt astral düzeyde bu korku içinde yaşamaktadır. Bu kişiler için "öldüklerini" fark etmek çok zordur ve yüzlerce, bazen binlerce yıl astral boyutta kalmaktadırlar. Ruhi evrim açısından fiziksel bedene sahip olarak fiziksel boyutta bulunmak çok daha avantajlıdır. Astral boyut, nesnel gerçeklikten daha çok öznel gerçeklik olduğu için tekamül etmek çok zordur. Bu yüzden, evrim etmek için astral boyuttaki varlıklar yeniden fiziksel beden almalıdırlar. Ölüm anında kişinin bilincini ve enerjisini doğru yönde yönetmesi çok önemlidir. İnsan bilincini tümüyle Evrensel Ruh'a yöneltirse, ruhi boyuta yükselecektir. Ancak dünyadaki herhangi bir şeye veya kişiye zihinsel olarak takılıp kalırsa, astral boyuta geçecek ve yeniden bu gezegende bedenlenecektir. Doğum ve ölüm detayları geçmiş olaylarla yakından bağlantılıdır. Eğer Yogi belli bir karmik düğümü çözümlemek isterse, ölümü bile erteleyebilir. Karma ve Samsara olguları açıkça belirlenmiş kurallar tarafından idare edilmektedir. Bu olgular, yerçekimi ve elektromanyetizm gibi doğa yasaları tarafından inceden inceye düzenlenmektedir. Doğum ve ölüm olguları da belirli kurallara göre gerçekleşmektedir. Ölüm anı geldiğinde kalp atışları durmaktadır. Eğer hayatta kalmak için Karma başka bir imkan sunmuyorsa, ölüm gerçekleşmektedir. Bu yaşamdaki eylemlerin sonuçlarını, karmik tohumlar şeklinde kaydeden astral beden harekete geçer. Anahata Çakra merkezinde bulunan ruh astral bedene geçer. Bireyin bilinci hangi Çakra düzeyindeyse, ruh ölü bedenden dışarıya o Çakra'dan çıkar. Ruh bedeni terk ettiğinde yaşam güçü ve zihinsel enerji de onunla birlikte gider. Karma ruhun hangi boyuta gideceğini, nasıl yaşayacağını, nerede ve ne zaman doğacağını belirlemektedir. Bireyin Karma'sı ruhun hangi Çakra'dan çıkacağını belirler. Bu da ruhun bedenin ölümünden sonra hangi boyuta geçeceğini gösterir. Karma yaşam boyunca tüm Çakra düzeylerinde birikmektedir. İnsanın bilinçi hangi ÇakraÇakra'yı belirler. Ruh bu ÇakraKarma sonraki yaşamı en çok etkiler. düzeyindeyse, o düzeydeki karmik tepkiler bireyin davranışlarını ve karakterini en çok şekillendirmektedir. Bireyin ruhi gelişimi ölüm anındaki en aktif düzeyinden bedeni terk eder ve bu düzeyde birikmiş Güçlü maddi bağlılık Karma'sına sahip olan insanın ruhu Muladhara Çakra'dan bedeni terk eder ve astral boyutun alt düzeyinde ıstırap dolu bir yaşam sürer. Bu ruhi varlıklar çok bencildirler ve bağlılıkları o kadar kuvvetlidir ki uzun süre tekrar doğmaktadırlar. Güçlü cinsel bağlılık Karma'sına sahip olan insanın ruhu Svadhisthana Çakra'dan bedeni terk eder ve kendini astral boyutun orta düzeyinde bulur. BU ruhi varlıklar Karma'larına göre bir süre sonra bedenlenmektedir. İşine ve görevine kuvvetli bağlılık Karma'sına sahip olan insanın ruhu Manipura Çakra'dan bedeni terk eder ve astral boyutun üst düzeyinde zevkli yaşam sürer. Bu ruhi varlıklar rüya gibi neşeli yaşama kendilerini kaptırırlarsa, uzun süre yeniden doğmazlar. Yaşamını kişisel kazancından ziyade insanların iyiliğine adamış, sevgi ve şefkatla dolu insanın ruhu Anahata Çakra'dan çıkmakta ve cennet denilen bir üst düzey gezegen sistemine ulaşmaktadır. Ruhi varlıklar cennet gezegenlerinde ya haz dolu yaşama kendini kaptırır ya da Yoga yaparak ruhi tekamülüne devam eder. Spiritüel öğretmenlik yapan kişinin ruhu Vişuddha Çakra'dan bedeni terk eder ve daha üst gezegen sistemine ulaşır. Burası sevgi ve zeka ile dolup taşan bir boyuttur. Burada ruhi varlıklar Yoga yoluna devam eder. Gerçek bilgeliğe ulaşmış insanın ruhu Acna Çakra'dan çıkar ve daha üst gezegen sistemine geçer. Buranın atmosferi canlılıkla doludur ve ruhi varlıklar tekamüllerini devam ettirmek için Yoga uygulamaktadır. Dünyasal bağlılıklardan ve Karma'nın etkisinden özgür olan insanın ruhu Sahasrara Çakra'dan çıkar ve ruhi boyuta geçer. Ruhi varlık doğrudan ruhi boyuta gittiğinde, astral bedeni de terk eder ve maddi evrenin sınırlarını aşar. Burada ruhi varlık Tanrı'nın yanında ebedilik, bilgelik ve mutluluk dolu yaşam sürer. İnsanın ölüm anındaki düşünceleri, nereye gideceğini ve hangi boyuta ulaşacağını belirleyen önemli bir etkendir. Eğer insan şiddetli acı nedeniyle intihar ederse, alt astral düzeyde bir hayaler olarak kalmakta ve aynı acıyı yüzlerce yıl çekmektedir. Ve çok uzun süre sonra yeniden doğduğunda kaçmaya çalıştığı Karma'nın sonuçlarını yaşamak zorunda kalacaktır. İdam edilen kişi kızgınlık ve öfke içinde bedenini terk ediyorsa, alt asrtal düzeye yerleşmekte ve uzun süre yeni fiziksel beden alamamaktadır. Eğer idam edilen kişi, başına gelenleri hak ettiğini düşünerek pişmanlık içinde bedenin terk ediyorsa, orta astral düzeye geçmekte ve kısa bir süre içinde bedenlenmektedir. Bazen insanlar suç işlemeden hapse atılmakta ve hatta idam edilmektedir. Bu onların önceki yaşamlarında işlediği suçların yüzünden olmaktadır. Eğer insan önceki hayatında suç işleyip cazasını çekmemişse, bu yaşamda hapse girmek zorundadır. Eninde sonunda adalet mutlaka yerini bulacaktır. Evrensel Karma yasası bunu sağlamaktadır. Kişisel bir duyguya bağlı olan kişi ölümden sonra uzun bir süre astral boyutta kalmakta ve yeniden bedenlenememektedir. Kişisel çıkarılarını aşmış olan kişi ise kısa bir süre sonra tekrar doğmaktadır. Ruhi varlık çok kez tekrar doğar, kimi zaman yüzlerce veya binlerce kez. Bazı yaşamlarda birey bir erkek, bazılarında ise bir dişi bedeni alır. Ruhi varlık bazı yaşamlarında Batı'da, diğerlerinde ise Doğu'da doğar. Tüm bu yaşamlar boyunca birey hayli büyük bir Karma üretir. Bazı insanlar küçük yaşta resim, metematik veya müzik gibi alanlarda sıradışı yetenekler sergilerler. Bu kişiler geçmiş hayatlarında belirli sahalarda ileri derecede çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmaların sonucu olarak bu yaşamda sıradışı yeteneklere sahipler. Önceki hayatta belirli bir konuda ustalaşmak için sarf edilen çabalar karmik tohumlar üretmektedir. Bu tohumlar astral bedenin belirli bir Çakra düzeyinde saklanır ve bu yaşamda belirli bir yetenek şeklinde tezahür eder. Aynısı Yoga uygulamaları için de geçerlidir. Önceki hayatlarda Yoga yapmış kişi bu yaşamda da Yoga yoluna devam eder. Bu tür kişiler hızlı ruhi gelişim keydederler. Aynı eylemde bulunan iki kişi farklı karmik tepkilerle yüzleşmektedir. Karmik tepkiler eylemde bulunan kişilerin yapısına bağlı olarak değişik şekillerde tezahür etmektedir. Erdemli bir kişinin yaptığı negatif bir hareketin sonucu genellikle bu yaşam zarfında tezahür eder ve Karma halledilir. Oysa kötülüğü adet edinmiş bir kişinin yaptığı aynı negatif hareketin sonucu diğer benzer negatif hareketlerinin sonuclarıyla birleşerek güçlü bir negatif karmik tepki yaratmaktadır. Oluşan negatif karmik tohumlar bir sonraki yaşamı da olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Ruh önce erkeğin spermine girmekte sonra da cinsel ilişki sırasında yumurtalığa girmekte ve döllenme gerçekleşemektedir. Sadece ruhun bulunduğu sperm yumurtalığa ulaşmakta ve döllenmeye neden olmaktadır. Eğer erkeğin spermine birkaç ruh girmişse, ikiz ya da üçüz vb. doğmaktadır. Bazı kişiler, ruhun bazen ceninin etrafında süzüldüğünü ve gelişmesini dışarıdan idare ettiğini söylerler. Bu gerçeklere dayanmayan bir spekülasyondur. Eğer ruh sperme girmezse, döllenme gerçekleşemez ve eğer ruh ceninin içinde bulunmazsa, cenin gelişemez. Ruh ceninden çıktığı an cenin ölmekte ve düşük gerçekleşmektedir. Önceki hayattaki karmik ilişkiler bu yaşamdaki ebeveynlerin seçilmesine neden olmaktadır. Ruhun Karma'sı fiziksel biçimini belirler. Genelde ebeveynler Karma'nın kaçınılmazlığına bağlı olarak seçilmektedir. Yalnızca Yogi ebeveynleri kendi hür iradesiyle seçebilir. Genelde Karma'nın seçtiği ana baba karakter, bünye ve yapı itibariyle bireye en uygun olanlardır. Sperm ve yumurtanın birleşme anında hangi genlerin seçileceğine Karma karar verir. Cenin geliştikçe, Karma'sına karşılık gelen özellikleri ve iç organların durumu oluşur. Bireyin önceki hayatındaki bilinç düzeyine, eğilimlerine ve sahip olduğu Karma'ya göre belirli bir Çakra sistemi ve ona karşılık gelen fonksiyonlar meydana gelir. Birey genellikle kişisel arzunun ve tüm Karma türlerinin etkileşiminin bileşimi sayesinde tekrar doğar. Fakat bazen, çok güçlü kişisel arzu baskın çıkarak tekrardoğuşu belirler. Örneğin, önceki hayattaki çok aşık olduğu kişiyle yeniden beraber olma arzusu, çok sevdiği bir işi devam ettirme arzusu, bıraktığı zenginliğin tadını çıkarma arzusu, bir politik liderliği devam ettirme arzusu ve bir spiritüel liderliği devam ettirme arzusu tekrardoğuşa hükmedebilir. Bu tür durumlarda, güçlü bir kişisel arzu, alakalı olmayan Karma'ların saf dışı bırakılmasının sebebidir. Tekrardoğuş, çok güçlü bir kişisel arzunun sonucunda gerçekleşmektedir. Genelde ise, birey tüm Karma türlerinin kompleks etkileşiminin uygun şartları oluşturmasından sonra tekrar doğar. Yeniden bedenlenmeyi arzulayan birçok ruhi varlık vardır fakat onlar, doğru ortamı kurma sürecinin karmaşık oluşundan dolayı uzun süre beklemektedir. Spiritüel yönde gelişmek için çabalayan kişiler ise, çok çabuk tekrar doğarlar. Düzgün bir yaşam süren, hatalarından dolayı derin bir pişmanlık hissi ve sonraki yaşamında bunu telafi etmek için içten bir arzu ile ölen kişi kısa bir süre sonra tekrar doğar. Küçük yaşta ölen çocuklar ve kendilerini başkaları için feda eden kişiler de hemen bedenlenir. Birey genellikle bir önceki hayatında yaşadığı fiziksel ve kültürel ortama benzer bir ortamda yeniden doğar. Mekansal, ulusal ve ırksal Karma bireyin aynı ortamda doğmasını sağlar. Fakat, eğer birey başka bir kültüre ilgi duyarsa ve ilgi duyduğu kültürel ortama bağlanırsa, bir sonraki yaşamda yeni bir fiziksel ve kültürel ortama doğmaktadır. |
![]() |